31 Aralık 2011 Cumartesi

MUTLU YILLAR GEÇİRMENİZ DİLEĞİYLE...

Sevdiklerinizin yanında olduğu,ayrılıklardan uzak, sağlığınızın hiç bozulmadığı, doyurucu bir uykudan yeni uyanmış gibi zinde,cüzdanınız hep dolu,kederinizin eksik kaldığı, musmutlu bir yıl olur umarım 2012 ...

HERKESE MUTLU YILLAR...

Ve

Kendi adıma da bunlara ek aşağıdaki güzelliklerin gidip yakından fotoğrafını çekebileceğim bir yıl olur...

Cherry Blossoms Festival 




















Ne olur ama ne olur...

23 Aralık 2011 Cuma

KAPI SÜSÜ...

     Bir ara bir Michelin araba lastiği reklamı vardı....Reklamda boğum boğum olmuş kardan beyaz bir tip üretilen her lastiğe gönülden bağlanıp arkasından üzülüp, ardından gelenle mutlu oluyordu...Bende bu elişi işlerinde bildiğiniz böyleyim ama tek farkla, yenisini yapmaya başlamam için eskinin bitmesi şart değil...Hal böyle olunca aynı anda yarım yarım bir sürü proje oluyor ortalarda....
     Annemin en sinir olduğu huyum budur herhalde "Kırk İşli Şaziye" diye üstü kapalı eleştirirdi eskiden odamda bu işleri görünce....Bende bir iş yarımken diğerine başlamaya çekinir sonra elimdeki bitince o aklıma takılandan  soğur başlamazdım bile...Bir çeşit ilham gibi...O an başladın başladın yoksa kaçıp giderdi...Ya da gizli saklı başlar eninde sonunda denk gelirdik ...Evliliğin bir iyi yanı da bu oldu :P Kaç tane yarım işim olduğunun önemi yok...Annem görmüyor :P ( İşin şakası, o kadar uzakta olmasak görse keşke tabiki ama )
    Neyse, elimdeki iki yarım işin üzerine başladığım ve bitirdiğim kapı süsüm de böyle oldu...Hangi yabancı siteden aldığımı hatırlamadığım bu fotoğraftaki güzelliğe takıldım birdenbire :P

    Beyaz zemini oluşturan kısmı örgü ipi yerine ince beyaz keçeyi şerit şerit keserek yaptım...
    Evde toplu iğne kalmadığını farkedince, alana kadar bu notluk iğneleriyle birkaç gün bekledi haliyle :P
    Yukarıda görüldüğü üzere göz kararı çizip kestiğim üç boyutta taç yapraklar ve yeşil yapraklar  aşama aşama sıcak silikonla birleştirildi .
  Ortasındaki sarı boncuklu kısım orjinalinde büyük boncuklarla yapılmıştı fakat ben misina ile eldeki kum boncukları bu şekilde değerlendirdim ve açıkçası kendim yaptım diye söylemiyorum daha orjinal ve güzel oldu gibi sanki :P
                             Ve tatataaaaam...Ökse otu temalı yılbaşı kapı süsümüz hazır...

    Eldeki malzemeleri değerlendirmek için birkaç tane daha yapıp hediye etmeyi düşünüyorum...Güzel bir hediye olmaz mı sizce de ?

11 Aralık 2011 Pazar

YAKIN ARKADAŞIM KİTAP...

     Eskiden en büyük keyfimlerimden biri  kitapçıları gezip saatlerce bir ona bir buna bakıp, durumum ne kadar müsaitse ona göre bir yada birkaç kitap alıp çıkmaktı ama artık öyle değil...Bilgisayar başında bulduğum ilk boş dakikada kendimi bir kitap sitesine atıyorum...Ki bu genellikle Okuoku yada D&R oluyor...Mağazalarda çalışan personel ve kira giderleri olmadığı ve yayınevlerinden tedarikli sistemle çalıştıkları  için mağazalara göre %30 ve üzeri indirimli alabiliyorsunuz...

     Bununla ilgili olarak geçenlerde bir arkadaşım mağazalarda çalışan insanların bizim gibiler yüzünden aç kalacağını, işyerlerinin kapanacağını söyleyip tenkit etsede böyle konularda hassas olmama rağmen bu konuda olamayacağım...Tek bir sebepten dolayı değil üstelik...

      Birincisi bazı kitapseverler asla dokunmadan kitap almazlar.
      İkincisi hemen al çık sistemi çoğu tüketici için en geçerli sistem.
     Üçüncüsü (ki benim için en geçerli sebep) çok kitap okuyanlar için % 30 luk indirim  yadsınamaz bir indirim...150 tl vereceğiniz bir alışverişe 105 tl vererek aradaki farkla başka kitaplar almış oluyorsunuz...Sonuçta o çalışanların mesai harcayarak kazandığı para ise benim çalışarak kazandığım ne ? Ben de kendi çapımda başka bir sektörde emek verip karşılığını alıyorum...

     Neyse efendim uzun lafın kısası günlerdir ince eleyip sık dokuduğum kah; sepete bir ekleyip  bir çıkardığım, kah; bu ay abarttım deyip önümüzdeki aya hevesimi sakladığım ama en sonunda verdiğim siparişim cuma günü geldi...
 
     İtina ile okunup yorumlarımı ekleyeceğim güzelliklerim...


     Cuma günü elime geçtiği ve haftasonu arada beşer dakika beşer dakika  tırtıklaya tırtıklaya okuyarak nerdeyse bitirmek üzere olduğum Pucca'nın ikinci kitabı Pucca Günlük ve Geri Kalan Her Şey ile ilgili yorumumu dediğim gibi bilahare ekleyeceğim ama çoğunu köşe yazılarında yazdığı için hatırladım ve ilkinin büyüsünü buladım...


6 Aralık 2011 Salı

BEN BAZEN DE BUNLARDAN YAPARIM...

    Her hobi ve blog meraklısı gibi bende boş vakit buldum mu blog okyanusunda bakmak için girdiğim konulardan çok ayrı yerlerde buluyorum kendimi, kitap bakmaya giriyorum ve "Çok Şık Limon Sıkacağı" başlığının altında bir yazıda kendimden geçip acaba bunu nasıl yapmışlardır diye düşünebiliyorum...

    Bu gezintiler vakit kaybı gibi görünüyor insanın gözüne başlarda çünkü bir bakmışsınız saattler akmış gitmiş... Oysa o gün ne çok şey yapmayı planlamıştınız... O son yüz sayfayı okuyacaktınız...Kafaya taktığınız o kolyeyi yapacaktınız ya da o birgün bununla güzel birşey örerim diye aldığınız şık ipin hala çekmecede durduğuna hayıflanırsınız...Ama dediğim gibi bu başlarda oluyor ve  zamanla geçiyor çünkü gözlemlediğiniz herşey hobi meraklısı ve iyi bir hafızaya sahip biriyseniz size fikir ve proje olarak dönüyor...

    Bir dönem tüm bloglarda nikah, bebek ve mevlüt şekeri yapma merakı vardı ve  ben de o zamanalarda yeteri kadar gözlem yapmış olacağım ki kendi nikah şekerimi ve ailemize katılan eşimin yeğeni iki bebeğin doğum şekerlerini yapmaya soyundum...Zor ve acaba yetişecekmi telaşıyla sancılı bir süreçti ama bitirdim...
   
   
    İlk olarak nikah şekerimi yaptım... Swarovski Kristal ve beyaz inciyi teli kıvırarak minik dallar haline getirip yine telle sarıp birleştirdim. Birleşme noktasında sardığım telleri penseyle iyice ezip silikonla yapıştıracağım düz hale getirdim. tellerin üstüne baskı yapılan kurdela ve yarım inciler silikonlandı önce, sonra Eminönü'nden alınan kutular yapılıp içine şeker konuldu kapağa da yapılan dallar silikonlandı...
   
    Aslında bu telle yapılan işlemler bu kadarla kalmadı ...Kır düğünü formatında bahçemizde gerçekleşen düğünümüzün kokteyl masalarına konulan mumluklar, buketimin detayları, gelin başı için takılan  yan toka ve gelinliğimin en dökümlü yerine yerleştirilen gül aynı şekilde tel kıvrımları ve bu boncuklarla  tarafımdan yapıldı...


    Üçyüz adet şeker için binsekizyüz ayrı dal yapılıp birleştirildi. Akşamları gözlerim kapana kapana yaptığım zamanlar oldu ve hatta Mersin'de yaylada öğleden sonra bir masanın etrafında ellerinde pense ile  tel kıvıran dört ve onları birleştiren dört kişiyle toplam sekiz kişi çalıştığımız gün oldu. (o kadar yardım yardımdan sayılmaz canım :P )
 

     Maliyet olarak siparişle yapılandan ucuz mu oldu ? Hayır... Malzemeleri almak mı çok kolaydı? Hayır ... Derdim neydi peki?  Düğün gerginliğimi bu uğraşla atmış da oldum üzerimden  ve en önemlisi harika bir anım oldu ...

   Aşağıdaki güzellikler de bu sene doğan ikiz yeğenlerimiz için yaptığım bebek şekerleri... Yine malzemeler Eminönü'nden ...


     Vaktinden önce gelmeleri beni biraz strese sokup yarısından fazlasını bir gecede bitirmeme sebep olsa da canları sağolsun çok zevkliydi yapmak...

    Laf aramızda doğum sonrası hastanede kapıya asılmak üzere  benzeri bir kapı süsü yaptırmak için  nikah şekerciye yanımda götürdüğüm örneği şekercinin vitrininde ertesi hafta gördüğümde çok bozuldum...Kadın anında yapmış koymuştu hemde birebir malzemeyle...Söyleyince bozuldu ama kaç dakika sürmüştür ki kafasına takması?


İşte böyle ... Özel günler için emek harcamak o günlerin mutluluğunu ve o mutluluğun hatırda kalma süresini arttırıyor...Tavsiye ederim efendim...

4 Aralık 2011 Pazar

THE HELP

      Dün gece sevgili arkadaşımız  Ümit'in de  katılımıyla birlikte bizim evde bir nevi sinema gecesi yaşandı.  23:00 gibi başladığımız film maratonumuz sabah 05:45 de bitti...
        İlk olarak paşaların gönlü olsun diye macera ve mizah dozu iyi ayarlanmış son dönem modası olan vampir çeşitlemelerinden  Fright Night  (Korku Gecesi) adlı filmi , sonra da benim 
  - Tamam dram yazıyor ama aynı zamanda komediymiş çok da güzelmiş  yakarışlarıma kulak vermeleri sonucu The Help (Yardımcı) filmini izledik.Ve her sinema macerasının sonunda olan oldu, "gerçekten çok güzelmiş" konusunda hemfikir olundu...Mekanlar,kıyafetler ve kurgu o kadar güzeldi ki bizi hikayeden  koparacak  tek bir ayrıntıya rastlamadık , haliyle yatağa yattığımda hala izlediklerimi  düşünüyordum ve sabah uyandığımda aklımda tek şey vardı bu filmi anlatmalıydım...
    Önce filmin içerisinde de yer alan ama özellikle müthiş finalinde çalan şarkıları buldum ve cidden çok güzeller.O dönem (1960) müziklerindeki tüm özellikler var şarkılarda fakat bir tanesi sabahtan beri tıpkı film gibi beni benden almış durumda ... Belki yazıyı okurken bir yandan da dinlemek istersiniz diye...The Living Proof - Mary J. Blige 

    Yapım uzun süre birincilikten inmemiş Kathryn Stockett - The Help (Yardımcı)  adlı kitaptan uyarlanmış.Yazarımız filmin birkaç sahnesinde de oynamış bu arada...                              

   Filme uyarlanan eserlerin önce kitabını okumayı sevdiğim için sonradan öğrendiğim bu bilgi beni biraz üzse de internetten ve filmin web sitesinden gördüğüm kadarıyla daha çok sahne ve konu  varmış orjinalinde. Malum hemen sipariş listeme ekledim. 

 
    Gelelim konusuna; Amerika'ya getirilmelerinden uzun süre sonra köle olmaktan kurtulmuş fakat ikinci sınıf  insan olmaktan kurtulamamamış , dışlanmış ve bu sebeple zor şartlarda yaşamaya çalışan ve sömürülen zenci azınlığın eşitlik mücadelelerinin başladığı 1960'lı yıllarda geçiyor hikayemiz. Minny ve Aibileen ile birlikte  o dönem tüm  zenci kadınlarının yaşamlarına eğiliyor.

     Binalara farklı kapılardan girip hastalıklı muamelesi görüp yasalarla güvence altına alınmaları gerekirken baskı altına alınmış, aşağılanan, tek bir iftirayla suçlarının kanıtlanmasına gerek görülmeden hayatları karartılan bu insanlardan sadece ikisi olan Aibileen ve Minny üzerinden anlatılan hikaye aslında tüm dönemi gözler önüde seriyor.

    Kapitalist sistemin neredeyse tüm insanların hayatına nüfuz ettiği bir dönemde sosyal hayatta yerini ekonomik statüsüne göre klüplerde ve toplantılarda almaya çalışan "Beyaz Amerikalı Kadın"  bu statüyü göstermeye önce çocuklarına bakan, angaryalarını yapan zenci kadınlardan başlıyor. Ve dönemin eşitlik dalgaları bu ezilen kadınlara artık canlarına tak ettiği için bir çıkış yolu aratıyor.
 
     Tam da bu dönemde, olduğu kişi olmasında payı büyük olan zenci bir bakıcı tarafından büyütülen , bu sistemin acılarını çok sevdiği bu bakıcı kadında gören, diğerleri gibi olmayı reddeden yeni mezun gazeteci Skeeter okulunu bitirip kasabaya dönüyor ve kasabanın gazetesinde işe başlıyor. Gazetede Güzin Abla  ve püf noktaları verilen bir köşeyi seçme şansı olmadığı için yazmak zorunda kalan Skeeter yakın arkadaşı Elizabeth'in hizmetçisi Aibileen'den yardım almaya başlayınca şahit oldukları sonucunda  yaşamına ve çevresindekilere karşı bakış açısı değişiyor.

   Dönemin özgürlük hareketlerinden haberdar olması sebebiyle hep yazar olmak istemesini ve annesinin üzerinde kurduğu evlilik baskısından kurtulup New york'a dönme isteğini de bununla birleştirip "Beyaz Amerikalı Kadın'ın" dünyasını bu zenci kadınların gözünden yazmaya karar veriyor . 
   
    Bulundukları eyalet yasalarına göre bunu yapması kışkırtma kapsamına girdiği yani  suç olduğu için önce zorla ikna ettiği Aibileen ve sonra Minny ile gizli gizli hikayelerini yazmaya başlıyorlar.
  


        Filmden gerekli tadı alabilmeniz için daha fazla detaya girmeyeceğim ve resim paylaşmayacağım ama siz Hollywood Film Festival'inde iki, Newyork Film Critics Circle ödüllerinde bir dalda ödül kazanmış ve 2012'de yapılacak  People's Choise Awards,USA'de En İyi Kitap Uyarlaması, En İyi Dram ve En Favori Film dalında üç adaylıkla yarışacak bu filmi olur da izlemeden incelemek isterseniz  bir tık yeterli...
         
   Güzel sahnelerin özenle seçilip yerleştirildiği fragmanı bile başarısının bir göstergesi... Mutlaka izlemelisiniz...Şimdiden iyi seyirler...


30 Kasım 2011 Çarşamba

MALUM KIŞ GELDİ...BÜNYE ÖRGÜ ÖRMEK İSTER...

      Tanrının insanı sınırları olmayan bir sevgiyle yarattığına inananlardanım...Yaşamdan tad almak için o kadar çok seçenek sunmuş ve gerisini bize bırakmış ; Ne zaman, nasıl yaptığına karışmaz olmuş sadece?  Renkler,Müzik,Tad Alma Duyusu vs... 

         Hayatımız sadece siyah ve beyazdan oluşsaydı nasıl olurdu bir düşünsenize (Hoş o bile o ayrı bir güzellik olacağı için ona da şükrederdim amaaaaaa)...Gri ve yağmurlu günlerde psikolojimiz ve metabolizmamız bu depresif duruma doğanın girizgahı sebebiyle nasıl uyum gösteriyorsa hep o modda gezen insanlar olabilirdik...

          Ne alakası var bu yazının bu başlıkla değil mi ? Konuyu şöyle bağlayacağım efenim...

         Bloglar arası seyyah rolünü üstlendiğim bir gün o muhteşem gücün yarattığı renkleri görüp vurulduğum mutlaka yapmalıyım dediğim ama yoğunluktan ve her petekten bal alma misali bol hobisi olan  maymun iştahımsı biri olduğumdan ,hep ileride birgün yapmanın hayalini kuracağım bir proje ile burada   karşılaşmış olmamdandır. 


       Yapımı çok basit fakat sabır , emek ve en önemlisi beceri gerektiren bu renk cümbüşü beni benden aldı resmen. Evin bir köşesine şıkıştırdığım çalışma mekanımdaki  mini minnacık koltukcuğumun üstünde hayal etmeden duramaz oldum bu dünya güzelini...


         Bitirmek ömrümün kaç yılını alır o koltukcuğun ömrü ve sabrı kavuşma  vaktine yeter mi bilmem ama benim bu konuda eyleme geçmem şart yoksa kasap camından etlere yalanan kedicik gibi başka şeye odaklanamayacağım...


       Tek sorun (yukarıda saydığım sabır,zaman vs. şeyleri aştık ya hani :P ) renk kartelasını iyi ayarlamak...Bununla ilgili olarak firmaların degrade iplerine sığınacağız ve biraz da MemeRose'n bu projesindeki renk geçişlerinden ilham alacağız başka yolu yok ...


       Umarım bu kadar güzel yapmayı becerebilirim ve umarım 2016 yılında proje bu durumda diye hala başlık açıyor olmam :P 


           Bana sabır dileyin ...
        Not: Bu ilhamı aldığım blog sahibine teşekkürü bir borç bilirim efenim ve sizde gezin görün blogundaki güzellikleri ...  Sayfayı yukarı kaydırmak istemeyenler için buyrun buradan ...  MemeRose's Blog

         
 

16 Kasım 2011 Çarşamba

KEDİ NO:1 VE NO:2

        Dün internette dolanırken kedi fotoğraflarının olduğu bir bağlantıya denk geldim ve şuna bir kez daha kanaat getirdim ki  kediler gerçekten  evcilleştirdiğimiz  canlılar arasında insan'a en benzeyen yaratıklar...Ruh halleri ve kişilikleri yüzlerine yansıyan insandan sonra  tek canlı...
        Gülümseyen,meraklı,üzgün,aslık suratlı,şefkatli,sinirli , vs. başka kaç canlı tanıdınız? Ben tanımadım ve bu söylediklerimin altına mühür olacak kanıtlarım var :D
        Evde iki  tane farklı yaşlarda kedimiz var ve birbuçuk senedir biraralar...Ayrı ayrı büyüyüp aynı evde yaşamaya mecbur bırakıldıkları ilk günlerde alışma  süreciyle ilgili  korkutmuşlardı bizi...Sonra gördük ki aslında herşeyin farkındalar...Diğerine karşı  sınırları belirlemeler, ufak ufak üstünlük kurmak, bundan huzursuz olup parlamak ve en sonunda Kedi No: 2'nin Kedi No:1'i evin asıl sahibi olmasına rağmen büyük kedi ve belki de anne gibi kabullenmesi...
        Sular duruldu çok şükür ve eğlenceli bir hal almaya başladı...
        Kırılan ve devrilen yırtılan,şeyleri ara ara kenara koymak zorunda kalıyoruz ama kızlarımızdan daha kıymetli değil hiçbiri bizim için...Çünkü hayatımızın rengi olmuş durumdalar...Şu hallerini hayatımıza yansıtmalarından sonra nasıl önemli olabilir ki ? 

İşte Kedi No:1  ve Halleri 

 Başlarım fotoğrafına uykum var bakışı, 

Orada birşey oluyor ama ne? az daha bakayım, gerekirse korkup kaçarım ? 

Oppsss, yine masanın üzerinde yakalandım ... 

 Bırak artık o elindeki şeyi beni sev beniiii,

Bana (Yaş mama) cici mama verir misin  ? Ama anne lütfeen amaaa lütfeeen :D

Şimdi yemek yemeyip annesini üzen ,oyun canlısı,sadece canı istediğinde kendini sevdiren Kedi No:2

 Top patlasa uyanmam,boşuna uğraşıyorsun Kedi No:1 

 Sevsene beni hadi ama hadiiii  noooluuur?

 Az kaldı bak cinnetin eşiğindeyim ona göre çek şu objektifi burnumun dibinden!

 Noluyor orda Kedi No:1 zor çıktım buraya indirme beni aşağı şimdi...

 Hayır küsüm sana konuşmayacağım taaam mı anne bakışı...

 Aniden bir hüzün kapladı içimi bakışı...

Anne nolur biraz daha oynayayım, söz eve girince yapacam hemen ödevlerimi...
  He he boşuna korktunuz biz birbirimizi seviyoruz ki,

    İşte böyle efendim...Bizim evin neşesi insansı kedilerimiz...Darısı başınıza ....