19 Şubat 2012 Pazar

OLUMSUZ RUH HALİNDEN ÇIKMA YAZISI...


Kelimeler başlığıyla bir önceki yazımda paylaştığım Oğuz Atay'a ait cümle aslında hayatın ve insan ilişkilerinin kısa bir tanımı aslında...Değişmeyen tek gerçek var, ne yaparsak yapalım "kanıyoruz" ... Ya sevdiklerimize fazla güvenden oluyor ya da hiç güvenmemekten...

Gerek etrafımda biten evliliklerden, gerekse karşısındakinin güvenini yıkıp yerle bir edip hala haklı olduğunu düşünen insan artıklarından olacak fazlasıyla hassas bir dönemden geçmekteyim...Sahip olduklarımı kaybetme korkusu bu hassasiyetime gerekli ama gereksiz çıkışlar ekleyip herşeyi yıkık dökük bir hale getirse de bazen, zamana bırakıp toparlanmaya çalışıyorum...

Eşimin yeni iş yerine taşınma ve ekipmanlarını kurmakla uğraşıyor olması tek başıma vakit geçirme yüzdemin fazlasıyla artmasınında bu duruma olumsuz bir etkisi yok değil...

Ya da çok sevdiğim kar bunalttı beni bilmiyorum...Artık üzerimdeki ağırlık gitsin istiyorum...

İçimden herşey mükemmelmiş gibi yazı yazmak dahi gelmedi son birkaç gündür...Takip ettiğim blogları gezip, paylaşılanları okudum sadece ... Bir de(klasik) fotoğraf makineme yüklendim bol bol...Kadrajda olanı değilde içimde birikenleri gösterecekmiş gibi...Göstermedi tabi ama göstermediği de iyi oldu...

Keşke içimde olanlarda böyle güzel olsa deyip çıkalım bu moddan...

Konuyu değiştirelim...


Yukarıdaki sümbül geçen sene aldığım soğanlardan biri...Yavru soğandı ve çok sabırsız çıktı...Daha dalları tam uzamadan çiçekleri açtı...Dehşet güzel kokuyor...Diğer sümbülü bu sene aldım.. Kokusu yok, sadece görüntüsü var ve çok çabuk soluyor...Bizim kızlar rahat bırakmadı dallarını kemirdiler...Çocukluğumda yayladaki bahçemizde olurdu bunlardan, yabani sümbül derlerdi...

Annemi de özledim sanırım...Sanmam hatta özledim...Dizlerinden ameliyat olacak yaza doğru...Aklım onda...O zamana kalmadan dayanamayıp gidip göreceğim sanırım...

Aşağıdaki motifleri de onun için örüyorum, birleştirilip battaniye halini alacak...Bir an önce bitirip göndereceğim dizlerine örtmesi için...


Havadan şikayetleniyorum ya, ruh halimi ona buluyorum falan, uzanmış kitap okurken gözüme gözüme giren akşam güneşi umutlandırdı beni...Anneannem gün ardına baktı yarın hava açık olacak derdi güneş böylesine kızıl battığında...Umarım dediği gibi olur da bugün numunelik değildir, bahar geliyordur artık...
Mutfağıma vuran güneşi çektim okuduğum kitabı bile bıraktım üşenmedim hiç...Üşenmem ki...

Kim görmüş üşendiğimi :P


Bir de aşağıdaki insan formundan çıkmış da kedi formuna girmiş gibi dolanan yaratıklar var...Girdiğiniz modu dedektörleri sayesinde hemen kavrayıp ayağını ona göre denk alıp ne zaman sokulup ne zaman uzak duracaklarını iyi bilen cinsinden...


Bakmayın, öyle uzak duruyormuş gibiler ama kitabımı yada örgümü elime aldığımda ikisinin de kafasına bir insan sevgisi üşüşüyor ki sormayın...İki kişilik koltukta (evde hep bize o düşüyor) üç kişi halindeyiz...Biri en sıkışık yere kıvrılıp yatıyor, diğerininse o cüsseyle ne mümkün sıkışması...En rahat yatacağı neresi varsa teklifsiz yerleşiyor...
İşte böyle efendim...Bu olumsuz ruh halinden çıkma yazısı işe yarar da umarım normale dönerim...Ya da bu lafa sadece hayalmiş der gülüp geçerim ...

Zamana bıraktık
ve 
yazıyı bitirdik...

3 yorum:

  1. Hepimizin zaman zaman yaşadığı depresif ruh halleri bunlar. dilerim bu yazıyla birlikte son bulur. Hatta geçmiş gitmiştir diye umut ediyorum:)

    Bu arada Oğuz Atay'ı çok beğenirim, çokca okumuşumdur ve hala tekrar tekrar okurum.
    "Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler...." cümlesi Oğuz Atay'ın olarak biliniyor ama aslında ona ait bir cümle değil.

    YanıtlaSil
  2. Hafızamda kaldığı kadarıyla yazdım o cümleyi ve yanlış anımsamış olabilirim...

    YanıtlaSil
  3. yorumunu yanıtlamıştım ama görmezsin diye.
    :)
    4 yaşında çelloya başlanıyor ki.
    sadece büyük geliyor, eller yetişmiyor, o nedenle dizlerinin üstüne konup çalınıyor.
    :)

    YanıtlaSil