2 Şubat 2012 Perşembe

49 DAYS...

Her izleyenin çok güzel diye övdüğü ama uzun zamandır arşivimde bekleyen  yirmi bölümden olaşan 49 Days dizisini bitirdim efendim dün akşam.
Ölümden sonraki hayata ve ruhların ortalarda dolandığına inanan biri değilimdir.Bence beden bittimi ruh tanrıya geri öner, ölüm sonsuz bir uyku halidir bana göre .
Böyle olmadığını düşünenlere elbet lafım yok ama fazlasıyla safsata fazlasıyla batıl inanç pompalayan bir bakış açısı olduğunu düşünmekteyim...Tıpkı bizim ülkemizde olduğu gibi oralarda da budizmin ve yeniden dirilmenin yaygın olduğu ,konfiçyüsyanizmin etkisinde kalmış ülkelerle onlara yakın ülkelerde bu tür efsaneler çok yaygın...
Bilirsiniz bizde de şamanizmden kalma inanışlar çoktur, ölünün arkasından ruhu  gelecek diye ışıkları açık bırakırlar,kırk gün ve elliiki gün yemeği yaparlar.Mezarına gidildiğini gördüğüne dair inanışlar vardır...Hatta ve hatta şamanizm o kadar yerleşmiştir ki ülkemizde tek tanrılı bir dine inanıldığı halde şamanizm adetlerini bu inanışla birleştirip dualar okunur...
Bu ölüm sonrası etkinliklerin hepsi aslında Şamanizmden yani göçle birlikte Orta Asya'dan gelmiştir.


   Gelelim dizimize
Dizi kaza sonucu beyin ölümü gerçekleşmiş bir kadının  ruhunun  bedeninden çıkıp başka bir bedeni kullanarak , yaşama dönüşü için gerekli olan  "muhteşem saflıktaki" üç gözyaşı damlasını bulmaya çalışmasını anlatıyor...

  
Kızımızın üç damla gözyaşına ihtiyacı var  ve  49 günde bulması lazım...
Fakat zannettiği kadar kolay olacak mı?
 
Hepimiz etrafımızda çok sevildiğimizi , en yakınlarımızın bile bizim için koşulsuz gözyaşı dökeceğini düşünürüz. Tıpkı Ji-Hyun gibi...Dünyayı kendi gibi iyi niyetli zanneden genç kızımız işinin çok kolay olacağını zannederken etrafında nasıl oyunların döndüğünü anlaması çok zaman almıyor...

Bu gözyaşı toplama sürecinde kendisine kılavuzluk eden ruh bekçisi birinin bedenini kullanması gerektiğini söyleyip geçirdiği kazaya sebebiyet veren, başından geçenler yüzünden hayatla bağlantısını kesmiş  Lee-Kyung'u işaret ediyor.


Kullanıldığından habersiz gece işinde çalışmaya devam eden Lee-Kyung'un bedenine yerleşen kızımız  gündüz de bu farklı görüntüsüyle   bir arkadaşının restoranında çalışmaya başlar ve hayatında oturduğunu zannettiği her tuğlanın teker teker düşmesiyle büyük bir umutsuzluğa kapılır ...


İçinde çok fazla boşluk olduğunu zannettiğiniz dizide, geri dönüşlerle   soruları yanıtlama işini oldukça güzel başarmışlardı...Dibine kadar dram gibi duran dizinin içinde nerdeyse her sahnenin içinde  bir gülümseme saklıydı ve en önemlisi  her karakterin geleceği o kadar belirsizdi ki her an başka biryere savrulup başka şekilde sonlanacağını düşündürtebiliyordu size...
Bu durum sonunun tahmin edilebilirliğini  azalttığı gibi 
bıkıp,sıkılmanızı engelliyordu...


 Daha anlatmak istediğim şeyler var ama okuyacak birini, izlerken  bu tahmin edilebilirlikten uzaklaştırmak adına kendimi tutup daha fazla olaylardan bahsetmeyeceğim...


Bunun dışında Lee-Kyung karakterini canlandıran Lee Yo-Won'u çok severim ve  bir ay önce başladığım ve son dört bölümüne gelince dramdan gerim gerim gerildiğim için bitirmeyi ertelediğim Bad Love dizisinde de çok başarılı... Bir de izleyenler anlam veremeyebilir ama kızımızın nişanlışı rolündeki Bae Soo-bin'i de dizide çok beğendim ve sonu başka olsun isterdim.

İşte böyle, dizi anlatıldığı gibi güzel bir diziydi ve ne zaman ne olacağı belli olmadığı için sizi ekran başında sıkmadan tutuyor bu nedenle kesinlikle tavsiye ederim...

Bu da tanıtım fragmanı efendim


İyi seyirler...

Bu da en beğendiğim sahneler...Kötü adam mı seviyorum ne ?  



2 yorum:

  1. ama çok sevdiğim konular bunlar. şamanizm, budizm, ruhlar. ne ilginçmiş konu. artık dizi izleyeceğim zaman sana bakıcim. bugünlerde herkes leyla ile mecnunu izliyor. hatta yurtdışında da popüler olmuş.
    :)

    YanıtlaSil
  2. Benim zamanında okuduğum ,içeriğiyl ilgili samimiyet hissetmediğim konulardır bunlar...Ama dizi güzel...

    YanıtlaSil